Deniz Yücel: ‘Yaşanan sığınmacı sorununun sorumlusu Erdoğan’dır’
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Merkez Yönetim Kurulu (MYK), bugün saat 14.00 itibarıyla bir araya geldi. Toplantı devam ederken, CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Deniz Yücel, gündemdeki meseleler üzerine değerlendirmelerini paylaştı. Yücel, Cumhurbaşkanı ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Kayseri’deki son gelişmelerle ilgili kabine toplantısındaki ifadelerine cevap verdi. Yücel’in açıklamaları, özellikle Kayseri olayları bağlamında sığınmacı problemine dikkat çekerek, bu konunun Türkiye’nin acilen çözmesi gereken temel sorunlardan biri olduğunu vurguladı.
Yücel, şöyle konuştu:
“Bugünkü MYK toplantımızın ilk gündemi milli takımımızın büyük başarısıydı. Euro 2024 Avrupa Şampiyonası’nda Avusturya’yı 2-1 mağlup ederek, çeyrek finale yükseldiler. Ülkece çok zor günlerden geçerken; 85 milyona sevinç çığlıkları attıran, milletimizin bir nebze de olsun yüzünü güldüren milli takımımıza teşekkür ediyoruz. Hep birlikte ülkece yaşanan sevinçlere hasret kalmışız. Turnuvanın en genç ikinci takımı. Hepsi pırıl pırıl, gencecik ve çok başarılılar. Her biriyle ayrı ayrı gurur duyuyoruz. Millilerimize çeyrek finalde Hollanda karşısında da başarılar diliyoruz. Sonuç ne olursa olsun onları bağrımıza basacağız.
Bu hafta hukuki, ekonomik ve sosyal boyutlarıyla toplumun tamamını ilgilendiren son derece önemli gelişmelerin yaşandığı bir haftaydı. Bu ülkede hukuka ve adalete olan güvenin, siyasetin gölgesinde yapılan yargılamalarla, yıllar içerisinde nasıl yok edildiğini bir kez daha gördük. Bu ülkede gerçek bir yargılamanın yapılmadığı, kamu görevlilerinin soruşturulmadığı, yargının bağımsız ve tarafsız yapısının iktidarın müdahaleleriyle nasıl yerle bir edildiğine bir kez daha tanıklık ettik. Dün Madımak Katliamı’nın 31’inci yıl dönümüydü. Aradan geçen yıllar acımızı da, üzüntümüzü de hafifletmedi. Katledilen 33 aydınımızı ve iki otel çalışanımızı bir kez daha rahmetle, özlemle ve saygıyla anıyoruz.
Hiç şüphesiz, Madımak Katliamı, her bir detayıyla utançla hatırlanacaktır. Sivas’ta 33 cana kıyanlar için ne gerçek bir yargılama yapıldı ne de adalet yerini buldu. Müebbet hapis cezası alan sanıklar Cumhurbaşkanınca affedildi. Firari sanıklar için zamanaşımı süresi doldu. Şimdi biz Madımak Katliamı yargılamasında ‘adalet tecelli etti’ diyebilir miyiz? Madımak Katliamı, toplumsal olarak üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin utançla hatırlayacağımız bir olaydır.
Bu acı olayda hayatını kaybeden canlarımız için düzenlenen yürüyüşe katılarak eski Madımak Oteli binasına karanfil bırakan Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel’in gündeme getirdiği iki noktayı burada tekrarlamakta fayda görüyoruz. Birincisi, Madımak bir utanç müzesi olmalıdır. İkincisi de Sivas katliamı davasında verilen kararın istinafta bozulmasını umut ediyoruz. Çünkü bu katliam ‘insanlığa karşı işlenen suç’ kapsamında değerlendirilmelidir. Zira bir tiyatro oyununun sergilendiği yargılama süreçleri, toplumda adalete olan güveni köreltmiş, hukuk devletine olan inancı yok etmiştir.
“SİYASETİN KOYU GÖLGESİ, SİNAN ATEŞ’İN NAAŞI ÜZERİNE ÇÖKMÜŞTÜR”
Geçtiğimiz pazartesi günü, bundan bir buçuk yıl önce yine Ankara’nın göbeğinde işlenen Sinan Ateş davasının yargılamasına başlandı. Öyle bir iddianame hazırlanmış ki akıllara zarar. Benim 22 yıllık meslek hayatım iddianame okuyarak, ağır ceza mahkemelerinde savunma yaparak geçti. Böyle bir iddianame olamaz. Sayın Savcı lütfedip de, Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş’in ifadesini bile dosyaya koymamış. Neden? Çünkü Ayşe Ateş’in ifadesinde, bu alçakça cinayetin gerçek sebepleri, olayın arkasındaki kişiler ve yapılara ilişkin somut deliller var.
Ancak iddianamede her ne hikmetse kamuoyunun bildiğinden çok daha az bilgi var. Bu durumda ‘etkin bir soruşturma yapılmış’ demek mümkün mü? Sinan Ateş cinayeti davasının ilk duruşmasında sanıkların verdikleri ifadeler de göz önüne alındığında bu cinayetin siyasi ayağını ortaya çıkaracak bağımsız ve tarafsız bir yargıya ihtiyaç olduğu ortadadır. Yarım bırakılmış bir iddianame, kurgulanmış sanık ifadeleri bu cinayetin gerçek sorumlularının, mahkeme önüne çıkan tetikçi ve azmettiriciler tarafından hararetle korunmaya çalışıldığını açık bir şekilde göstermektedir.
Üstelik bazı sanıklar, büyük bir pişkinlik ve özgüvenle hala gazetecileri ve davayı takip eden siyasetçileri tehdit eden bakış ve tavırları açık açık sergilemekte hiçbir sakınca görmemektedir. Siyasetin koyu gölgesi, Sinan Ateş’in naaşı üzerine çökmüştür. CHP olarak, bu olayın başından bu yana, adaletin tecelli etmesi yönündeki net tavrımızdan bir milim bile sapmadık. Tarafımız, mafya düzenine karşı hukuk devletinden yanadır. Tarafımız, siyasi hesaplara karşı, Sinan Ateş’in adalet arayan eşinin ve çocuklarının tarafıdır. Tarafımız, üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğünden yanadır. Bu davayı, adalet tecelli edinceye kadar takip edeceğimizden kimsenin kuşkusu olmasın.
“MEHMET ŞİMŞEK ‘BAŞARDIK’ SÖZCÜĞÜNÜN ALTINI DOLDURAMIYOR”
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in sosyal medya hesabından yaptığı ‘başardık’ paylaşımı haklı olarak eleştiriliyor. Çünkü Mehmet Şimşek ‘başardık’ sözcüğünün altını dolduramıyor. Ekonomik krizin hızla ekonomik buhrana dönüştüğü Türkiye’de, Hazine ve Maliye Bakanı’nın neyi başardığı elbette ki merak konusu. AKP’nin akıl dışı ekonomi politikaları nedeniyle, Türkiye’de enflasyon sürekli artıyor. Temel gıda maddeleri adeta lüks tüketim maddesi oldu. Konut fiyatları fırladı, kira fiyatları uçtu.
Faturalar kabardı. İşte tam da bu noktada Bakan Şimşek’in, ‘başardık’ paylaşımı, halktan kopuk, onların yaşadıkları sıkıntıları göz ardı eden, hatta yok sayan bir anlayışın en açık biçimi olarak karşımızda duruyor. Bu gri liste denilen listede ‘Burkina Faso, Kamerun, Kolombiya, Suriye ve Yemen gibi ülkeler’ var. Siz Türkiye’yi bu listeye sokarken utanmıyorsunuz da, çıktığımızda ‘başardık’ diye gururlanıyorsunuz. Ayıptır, insanın biraz olsun yüzü kızarır.
“BAŞ SORUMLUSU BİZZAT ERDOĞAN’DIR”
Kayseri’de yabancı uyruklu bir kişinin beş yaşındaki çocuğu taciz ettiği görüntülerin ardından kentte yaşananlar, bir kez daha sığınmacı sorununun ülkemizin ivedi bir şekilde çözülmesi gereken temel meselelerinden biri olduğunu göstermiştir. Hükümetin bu soruna el atması için daha kaç musibet yaşamamız gerekiyor? Sığınmacı sorunu artık bu ülkenin beka sorunudur. Kayseri’de başlayan ve diğer illerimize de sıçrayan vahim olayların sorumlusu iktidardır. Hatta ve hatta ülkemizde yaşanan sığınmacı sorunun baş sorumlusu bizzat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dır. Ülkede taş yerinden oynasa muhalefetten bilen bir anlayışla ülke yönetilmez. Yönetemedikleri de ortada. Kayseri’de yaşanan olaylarda ne yazık ki beş polisimiz yaralandı.
Kayseri Valisi Gökmen Çiçek, bir apartmanın balkonuna çıkarak vatandaşlara sadece sakin olmaları uyarısında bulunmakla yetiniyor ve halka sükunet çağrısı yapıyor. Bu acizlik karşısında hükümet yine çareyi muhalefeti suçlamakta buluyor. Neymiş? Dün Kayseri’de küçük bir grubun yol açtığı durumun nedeni muhalefetin zehirli söylemleriymiş. Ama akıllarına asla ve asla yanlış bir dış politika izledikleri gelmiyor. Önüne geleni ülkeye sokmalarının sonucu bugünlere geldiğimiz akıllarından bile geçmiyor. Kevgire dönen sınırlarımızda güvenlik zafiyeti yaşandığını hatırlamak bile istemiyorlar. Hatta ve hatta insan kaçakçılığı o kadar önü alınamaz hale geldi ki orduya bile sirayet ettiğini unuttular. Suriye’de görevli bir Tugay Komutanı’nın makam aracıyla insan kaçakçılığı yapılmadı mı? Bugüne kadar katil Esed diye diye kibir dağlarından göremedikleri diplomatik diyalog yollarına şimdi muhtaçlar.
“KAYSERİ’DE YAŞANAN OLAYLARIN BİR SONUCU OLMAYACAĞINI DÜŞÜNMELERİ EN HAFİF TABİRİYLE AHMAKLIKTIR”
Kayseri’de yaşananların tek bir sorumlusu var o da; bu ülkenin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Yurtta barış, dünyada barış’ anlayışını yok sayan AKP iktidarıdır. Komşunda iç savaş kışkırtıcılığı yaparken bu kadar sığınmacıyı ülkeye doldurmanın bir beka sorununa dönüşeceğini hiç mi öngöremediniz? Her geçen gün daha da büyüyen bir sığınmacı krizi ile karşı karşıyayız. Bu sorun artık öyle bir noktaya geldi ki ittifak ortaklarından dahi ‘Suriyelilerin mümkün olan en kısa sürede onurlu bir şekilde ülkelerine dönmelerinin sağlanması’ sesleri yükseliyor.
Kayseri’de yaşanan olayların bir sonucu olmayacağını düşünmeleri en hafif tabiriyle ahmaklıktır. Bakın; Suriye’de Türk tırlarının ve Türk plakalı araçların önü kesildi, tırlar ateşe verildi, Suriyeli göstericiler tarafından paramparça edildi. Suriye’de güvenlik güçlerimize ait bir araç saldırıya uğradı. Bu kadarıyla da kalmadı. El Bab sokaklarındaki Türk bayraklarının hepsi indirildi.
Suriye’de açılan Türk hastanesinin bayrağını indirecek kadar da nankörler. Sabrımızı taşıran nokta ise anlı şanlı Türk bayrağımızı parçalamalarıdır. Dünya üzerinde Türk bayrağına saygısızlık edecek, hele ki parçalayacak, yakacak kadar haddini aşmış bir millete müsamaha göstermemizi kimse beklemesin. Onca genç işsizimiz varken, gelecek nesillerimizin rızkını bu hadsizlerle paylaşmayı reddediyoruz. AKP hükümeti ile derin fikir ayrılıklarımız olsa da devletimizin, milletimizin ve bağımsızlığımızın sembolü bayrağımızın onurunun korunması noktasında CHP olarak kimseye ama kimseye en küçük bir müsamahamız ve tahammülümüz dahi yoktur.
“BU SORUNU NASIL YARATTIYSANIZ ÖYLE ÇÖZMEK VE BİTİRMEK ZORUNDASINIZ”
Türkiye, acilen toplumsal huzuru önceleyen bir göç politikası geliştirmelidir. Diplomatik yollarla, Suriye ve Türkiye arasında sığınmacıların ülkelerine geri gönderilmesine ilişkin bir anlaşma yapılması artık elzemdir. Bu konuya yönelik çoktan acil eylem planı hazırlanmalıydı.
Bu konuya yönelik çoktan diyalog yollarına başvurulmalıydı. Ancak bunların hiçbiri yapılmadı. ‘Meliydi, malıydı’ lar bir kenara bırakılmalı ve artık bir an önce harekete geçilmelidir. Halkımızın sığınmacılardan kaynaklanan ve toplumsal huzuru bozan en ufak bir kıvılcıma dahi tahammülü kalmadığı ortadayken halka rağmen halka inat politika gütmenin başta iktidar olmak üzere kimseye bir faydası yok. Artık herkes kendi evine toprağına dönmeli, bu misafirlik daha fazla sürmemeli. Bu mesele ensarlık-muhacirlik meselesi değildir, hiçbir zamanda olmamıştır.
Ortada kutsal bir göç yok, aksine istila var, kimse kendini kandırmasın. Toplumsal huzurun bozulmaması, sokağın sesi olmak ve halkın isteklerine kör sağır dilsiz olmamak adına, AKP’nin yanlış dış politika anlayışına karşı çıkmaktan bıkmayacağız, usanmayacağız. Duymak istemeyen kulaklara daha gür bir şekilde, görmek istemeyen gözlere daha büyük puntolarla diyoruz ki; artık bu meseleden kaçışınız yok. Biz CHP olarak üzerimize düşeni yapmaya, desteğimizi sunmaya hazırız. Sığınmacı sorunu bir beka sorunudur, bu sorunu nasıl yarattıysanız öyle çözmek ve bitirmek zorundasınız nokta.”